Roxana NOVEL - Bölüm 10
- Ana Sayfa
- Roxana NOVEL
- Bölüm 10
Novel – Roxana – Bölüm 10
Çevirmen : damian
Deon ortalıkta olmadığından, büyük ziyafet geçen aylara kıyasla daha kısa sürdü. Charlotte’un etrafta dolaşma sebebinin babamla, yeni oyuncakla görüşebilmesi hakkında konuşabilmeyi umması olduğundan kesinlikle emindim. Zindan bekçisiyle yaşadığı kargaşadan sonrası ise tamamen gizemle örtülüydü. Bir bakıma, şevki anlaşılamazdı. Bu, babamın bir tutsağı “ziyaret etmeyi” en uzun süre yasaklayışıydı.
“Ama bu doğru değil. Önce ben onun üzerinde hak iddia etmiştim,” diye ağladı, bu sefer “öğretmen” rolünü benim almamdan apaçık rahatsız olmuştu.
Aslında hala Lante’ın onayını almamıştım fakat bunu Charlotte’a açıklama gereği duymadım. Cassis’e olan ilgisinin sadece heves olmaması büyük bir utançtı. Onun tam da Charlotte’un tipi olduğunu bilsem de kendisine hitap eden tüm kutucukları işaretlediği için o çocuğa lanet ederken dilimi damağıma çarpmadan edemedim.
“Hah, ne zamandan beri oyuncaklara el koyuyoruz?” dedi jeremy, sarsıcı bir şekilde gülümserken.
Aynen dediği gibiydi. Böyle bir kural yoktu. Ancak küçük Charlotte çoktan sinirlenmiş olduğundan bunun bir anlamı kalmamıştı.
“Daha önceden babamın eve getirdiği oyuncaklara hiç ilgi göstermemiştin, Roxana. Şimdi gelip oyuncağımla aramıza girmen çok adaletsizce.”
Hadi ya?.. Artık sinirlerime dokunmaya başlamıştı.
“Zindandaki oyuncak ne zamandan beri senin, küçük kardeşim?”
Olgunlaşmamış küçük üvey kardeşime ne kadar aptal ve hatalı olduğunu açıklamak adına içimdeki duygulara karşı koyamadım.
“Aslını söylemek gerekirse, Charlotte, iddianı neye dayandırdığını merak ediyorum. Bildiğim kadarıyla, tüm o sözüm ona oyuncaklarla oynayabilmenin sebebi benim daha önceden herhangi bir ilgi göstermemiş olmamdı. Herhalde buraya gelen her şeyin senin malın olduğunu düşünmüyorsundur. Bundan daha akıllı olduğunu düşünmüştüm, küçük kardeşim.”
Sakin bir tonda konuşmuş olsam da sesimdeki uyarı çok açıktı. Hem aceleci hem de öfkeli olan Charlotte’un aşırıya kaçma ve işleri zorlaştırma gibi bir huyu vardı.
“Onu sana bırakmayacağım, Roxana. Kendime alacağım. Ve her kim onu benden almaya kalkışırsa buna pişman olacak.”
Bana bakan gözleri resmen ateş ederken sözleri hızlıca yapıştırdı.
“Charlotte…” Oldukça hayal kırıklığına uğramıştım. “Bunu sana anlatırsam sadece nefesimi harcamış olacağım.”
İç çekermişçesine sessiz konuşmuş olsam da sesimdeki sakinliğin altında ne yattığını hissetmiş olmalı ki elindeki kırbacı sıkıca kavradı.
Ona aptalca gülümsesem de sesim buz gibiydi. “Pekala, benim sevgili küçük kardeşim. Senin basit beyninin bile anlayabilmesi için bunu kısa ve kolay tutmaya çalışacağım.”
***
Pek uzun sürmedi.
“Biliyor musun, Charlotte? Yerini bilmeyen herkesi -küçük bir çocuk olsa bile- hakir görürüm.”
Elimdeki kanı silkelerken kısık bir tonda konuştum. Kan, koridorun beyaz duvarlarına sıçradı.
“Neden kazanmanın mümkün olmayacağı bir kavgaya tutuştun ve bu süreçte beni kızdırdın?”
Charlotte’la uğraşmam için tek gereken saçımı tutturmak için kullandığım takılardı. Taşlı saç tokaları silah olarak görev gördüklerinden, saçım omuzlarıma ve sırtıma dökülmüştü. Charlotte, şevki kırılmış bir halde önümde kanlar içinde yatıyordu.
Onu azarlamaya devam ederken göğsüne bastım.
“Charlotte? Hala bir oyuncakla oynamam için o rezil iznine ihtiyacım olduğunu düşünüyor musun?”
“Igh!”
“Ben de öyle düşünmüştüm.”
Sadece görmezden gelmiş olsaydım bu kadar ileri gitmezdim. Normalde, hala çok genç olduğundan ve tıpkı benim gibi berbat bir ailede doğduğundan ona karşı daha anlayışlı olmak için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışırdım. Ama o kibarlığımı güçsüzlük belirtisiyle karıştırmış ve yüzüme bakmaya cüret etmişti.
Böyle aşağılayıcı bir yenilgiden sonra bile, öfkeli bakışları arkasında bolca ateş ve zehir bırakmıştı. Aslında pek bir önemi yoktu, Charlotte benim için, ara sıra kiminle kavgaya girdiğini unutuyor gibi görünen bir baş belasından ibaretti. Onu ezmek bile bir zevkten çok bir güçlüktü.
“Senin yaşına geldiğimde… çok daha güçlü olacağım.”
Böyle tatlı ve bebeklikten kalma tombul yanaklarını atamamış birinden böylesine keskin sözler duyunca gülmekten kendimi alamadım. Kıkırtım Charlotte’un irkilmesine sebep oldu. Bu bana muhtemelen benden bir dereceye kadar korktuğunu düşündürdü ya da belki de sadece küçük bedeninin kaldırabileceğinden daha fazla cesareti vardı.
“Peki, bu olabilir. Ama şu anki halini gördükten sonra kim ne diyebilir ki?”
Ayağımı göğsünden çekerken sesim duygudan yoksundu.
“Neden sen devam etmiyorsun, abla? Ona bakacağım.”
Jeremy kız kardeşlerinin kavgasını izlerken duvara yaslanmıştı. Fakat Charlotte’un kanayan bedenini gördüğünde beni yatıştırmak ister gibiydi. Bir süre onlara baktıktan sonra, dediği gibi oradan ayrıldım.
***
Jeremy Charlotte’a dondurucu bir şekilde bakmaya devam etti. Charlotte kalkmaya çalışsa da jeremy buna izin vermedi. Ve herhangi bir uyarı olmadan, ona vurdu.
Pat!
“Ah!”
Omzuna yediği darbe ile, Charlotte tekrardan yerdeydi.
“Dürüst olmak gerekirse, Xana çok kibardı. Ben olsam senin gibi küçük bir cadının derdini asla çekmezdim.”
Yaklaştıktan sonra, Jeremy Charlotte’u karmakarışık olmuş saçlarından tutarak yerde sürükledi. Bütün bunlara rağmen, elinin altından meydan okurcasına baktı. Jeremy onun cesaretine hayran kaldı. Charlotte’u mümkün olan en az güçle yenmek için savunmasız noktalarından saldırmak tam da Roxana’ya göreydi.
Başlangıçta beceri açısından eşit olmayan bir dövüş olduğu açıktı ancak iki kız kardeş benzer şekilde eşleşmiş olsalardı, daha ciddi yaralanmalardan kaçınmak oldukça zor olurdu. Charlotte, Roxana ile bu tür karşılaşmalarından sonra daha da utanıyor gibiydi ama Jeremy, ablasının bu kadar hoşgörülü olmaması gerektiğini düşünüyordu
“Kahretsin, Charlotte. Bu baş belasından ne zaman kurtulacaksın? Zindanda kalan pislik sayesinde zaten sınırımdayım.”
Jeremy, Charlotte’un yüzünü buruşturmasına neden olan sert azarlamasını yaparken ona dik dik baktı.
“Böylesine hatalı ne söylemiş olabilirim ki?” Diye sordu cılızca.
“Kapa çeneni, geri zekalı. Senin gibi bir hiç Roxana gibi birine meydan okuyor… Nasıl hatalı olmazsın?”
“Neden hep onun tarafını tutuyorsun, Jeremy? Tıpkı yeni oyuncak konusundaki gibi. Onu ne kadar çok istediğimi biliyordun.”
Charlotte sanki çok büyük bir haksızlığa uğramış gibi feryat ediyordu. Jeremy kardeşini hareket ettirmeyi başaramadı ve en sonunda saçlarını serbest bıraktı. Sanki değersiz bir hurdayı itiyormuş gibi soğukkanlılıkla yaptı bunu.
“Dinle, eğer gitmek istiyorsan, zindandaki o pisliğe git. Tüm bu karmaşa, o ucubenin Roxana’nın dikkatini çekmesi yüzünden ortaya çıktı.”
Cassis hakkında konuşması, Jeremy’nin sinirlerini bozmuştu. Eğer Roxana’ya, tutsak Pedelian’ı rahat bırakacağına dair söz vermemiş olsaydı, o mavi varis ya da her neyse onunla çoktan ilgilenmiş olurdu. Ablasının gözüne girmek için oyuncak üzerindeki hakkını zaten kaybetmişken, bir de onun oyuncağa olan ilgisinin gerçek olduğunu öğrenmek Jeremy’nin kendini çok kötü hissetmesine neden oldu.
“Çok ciddiyim, bütün bunlar o orospunun mavi oğlunun suçu.”
Kendini katil gibi hisseden Jeremy, zindandaki Pedelian’ı düşünürken dişlerini sıktı.
“Orospunun mavi oğlu mu?” Charlotte şok içerisinde sordu.
“O işte. Mavi Varis, Cassis Pedelian.”
Oğlanın kimliğini öğrendiğinde, Charlotte’ın gözleri alev alev yandı. Bunu bilmek bir şok yemekten çok daha fazlasıydı. Kız kardeşinin gözlerindeki galeyanı hisseden Jeremy, bunu bir fırsata çevirebileceğini hissetti.
Pekala, ona dokunamam. Fakat bir başkasını benim yerime bu kirli işi yapmaktan ne alıkoyabilir ki?
Tabii ki de Roxana’nın dönüp dolaşıp kendisini bulmayacağından emin olması gerekirdi. Charlotte ile neredeyse sempatiyle konuştu. “Yazık, değil mi? Oysaki tam da senin tipindi.”
Jeremy onunla alay ederken, Charlotte dudağını ısırdı.
“Ama ne yapabilirsin ki? Ortada yalnızca bir oyuncak var.”
Sözlerinin kız kardeşinin açgözlülük, kıskançlık ve nefretle kaynamasına ne kadar etkili bir şekilde neden olduğunu görünce kıkırdadı.
“Demek istediğim, onunla oynayamıyorsun diye onu kıramayacak değilsin, değil mi Charlotte?”
~Devam edecek.