Roxana NOVEL - Bölüm 13
- Ana Sayfa
- Roxana NOVEL
- Bölüm 13
Novel – Roxana – Bölüm 13
Çevirmen : damian
Onu ilk kez ziyaret ettiğim zaman olduğu gibi bana karşı asileşmesinden korkuyordum. Fakat bunun yerine şiddetle baktı. Gelmeden önce de kimliğimi bildiğini sanıyordum. Ama bilgisinin kaynağı ne olabilirdi ki? Muhtemelen Charlotte’tu. Cassis’e vurmak için geldiğinde söylemesi gerekenden fazlasını ağzından kaçırmış olmalıydı.
Tahmin etmek gerekirse, “Seni Roxana’ya vermektense kırmayı tercih ederim!” demiş olmalıydı.
Bana bile, hayalimdeki sesi çok duygusal geldi. Ancak muhtemelen bundan daha ileri gitmişti. Yüzüne karşı “oyuncak” demiş olabilirdi. Cassis’in hala bana tüm benliğiyle güvenmediğini biliyordum. Yalnızca niyetimi öğrenebilmek amacıyla yanına yaklaşıp yaralarını tedavi etmeme izin vermişti. Şimdi de Agrece hiyerarşisinde hangi konumda olduğumu merak ediyor gibi görünüyordu.
“Lante Agrece’in nesi oluyorsun?”
“Kendisi biyolojik babam.”
Öncesinde “Roxana Agrece” deyişindeki tek amacın bunu doğrulamak olduğunu anladım. İşte o zaman, ondan uzakta geçirdiğim zamandan beni özlediği için değil, sadece şüphelerini doğrulamak istediği için bahsetmiş olabileceğini fark ettim. Belki de yardımına koşmamı ya da başka bir şey yapmamı beklediği için aceleci davranmıştım. Zaten bu kadar kısa sürede bana tamamen güvenmek Pedelian adına bir hakaret olurdu.
Aslını söylemek gerekirse, ondan kimliğimi sonsuza kadar saklamayı düşünmüyordum. Fakat eğer yapabilseydim en başta ona ne ismimi söyler ne de soyunmasını söylemek için görüşünü kazanmasını beklerdim. Ama ben ne yaptım? Ona yardım edenin Roxana Agrece olduğunu bilmesini istedim. Sonuçta tüm bunları hayır olsun diye yapmıyordum.
“Neden kimliğini açığa vurup bana yaklaştın?”
“Çünkü şu anki gibi bana karşı temkinli davranmandan korktum. Yaklaşma konusuna gelirsek… Pekala, çoktan söylediğim gibi. Ölmeni istemiyorum.”
Bunu dediğimde Cassis kıs kıs güldü.
“Yani beni öldürmek yerine bir eğlence aracı olarak tutmaya karar verdin. Ya da… ‘Oyuncak’ mı demeliydim?”
Evet. Charlotte çenesini tutamamıştı. Ancak her şeyin bir sebebi vardır. Yakında Cassis’in durumu değişip benim de ona olanları açıklamam gerekeceğinden oyuncak kısmını saklamanın bir manası olmayacaktı.
“Ölene kadar işkence görmekten iyidir, değil mi?”
Şimdi bile bunu biraz fazla açık söylediğimi düşünüyorum.
“Eğer bu zindandan canlı çıkmak istiyorsan, başka seçeneğin yok. Agrece evinden ayrılabilmek için yapacağın en akıllıca şey yardımımı kabul etmek olur.”
“Lante Agrece’in kızına güvenmemi mi bekliyorsun?”
Bunu dedikten sonra sessizliğe gömülüp bir şey üzerine düşünüyormuş gibi göründü. O an ne düşündüğünü bilmek istesem de taş kesilmiş yüzünün ardındakileri okumaya çalışmak bambaşka bir şeydi.
“Sana güvenmiyorum.”
Sakin yüzüne en ufak bir duygu belirtisi kondurmadan konuştu.
“Fakat yalan söylediğini de düşünmüyorum.”
Artık bunu söylediğine göre onu daha iyi okuyabilir miydim? Kesinlikle hayır.
“Cassis Pedelian, seni güvende tutacağım.”
O ve ben sakin bir şekilde birbirimizi ölçüp biçiyorduk ama açıklamamı duyunca yüzünde bir şaşkınlık ifadesi belirdi. Sanki yabancı bir dil konuşuyormuşum gibi baktığından kendimi tekrarlama ihtiyacı hissettim.
“Buradan ayrılana kadar seni güvende tutacağım.”
“Eğer bunu yapmak hayatımın bu berbat sonunu değiştirebilirse tabii,” Diye ekledim.
Cassis Pedelian ve Roxana Agrece. Aynı gemiye binmemesi gereken bu iki karakterin adları şimdi novelin aynı sayfasında geçiyordu. Hikayemizin ilk bölümü başlamak üzereydi.
Köpek ve Sahibi
Söylemeye gerek yok fakat benim saygıdeğer babam, tipik kötü adam haliyle, Cassis’e zor zamanlar geçirtmeden hücresinin dışına bir adım bile atmasına izin vermezdi. Kesinlikle yapmazdı. Bu yüzden onu salona sürükleyip dizlerinin üzerine çökmesi için zorlayacak adamları vardı. Tabii ki tek amacı çocuğu gelecekte küçük düşürmekti.
Lante, Cassis’in diz çöktüğü yerin hemen ilerisinde durduğunda gözleri buluşan iki adamı sessizlik içerisinde izledim. İlk geldiği günkü gibi, Cassis baştan aşağı bağlıydı ve paçavralar içerisindeydi. Daha fazla yarası vardı. En büyük düşmanının önünde diz çökmesi içinde bulunduğu durumun ne kadar dezavantajlı olduğunu kanıtlıyordu.
Fakat Lante’a yönelttiği delici bakışları bir an bile yumuşamamıştı. Aksine hiddetleniyor gibiydi. Kim bir tutsağın böylesine bir bakış atabileceğini düşünürdü ki? Cassis yıkıcı, köpüren bakışlarını Lante’a yöneltmeye devam ediyordu. Diz çökmeye zorlanmışken bile oldukça tehditkar bakması büyük bir başarıydı. Ve diğer bir yandan, Lante’ın gözleri de aynı şekilde Cassis’e parlıyordu.
Orada durup gözleri arasında çakan şimşekleri izliyordum. Sonra aniden…
Pat!
Lante yüzünde hastalıklı gülüşüyle Cassis’in göğsüne ayağını koydu. Umutsuzluğa kapılmıştım çünkü olacaklardan habersiz olan babamın yaptıklarının ailemizin kuyusunu daha da derinleştirdiğini biliyordum.
Çat!
Igh! Bu tekme kesinlikle Charlotte’un kısa bir süre önce kanlı filetolara dönüştürdüğü kaburgalara temas etmişti. Sonunda himayem altına girdiğinden yaralarına iyice bir bakmayı planlamış olsam da Lante sivri uçlu ayakkabılarıyla onları derinleştirmişti. Ne var ki gücüyle gösteriş yapmak zorundaydı.
Küt!
“öhk!”
Lante’ın bu seferki tekmesi Cassis”in yanağına gelmişti. Bir süre önce ona verdiğim sözü hatırlayınca başımı yana çevirmek zorunda kaldım. İzlemesi tam bir işkenceydi. Onu bu cehennem çukurundan güvenle çıkaracağıma dair yaptığım o büyük konuşmanın hemen ardından iyice dövülmüştü. Kötü hissediyordum fakat elimden bir şey gelmiyordu. Her ne kadar Cassis’in sorumluluğu bana aitse de onu bu hale getiren kişi de babamdan başkası değildi.
“Baban Roussel’a çekmiş olmalısın, çocuk. Gözlerinde aynı onda olduğu gibi küstah bir parıltı var.”
Lante, kanla kaplanmış Cassis’e tekrar bir baktıktan sonra konuşmayı kesti. Cassis’in kafası etrafı minik bir kan gölüyle çevrelenmiş olmak üzere yere serilmişti. Yine de pes etmedi ve Lante’a bakmaya devam etti. Fazlasıyla etkileyici olduğunu kabul ediyordum.
“O orospunun iki çocuğu olduğunu bildiğimden ilk hangisini yakalasam karar verememiştim.”
Lante kötü adamlara has bir tonda sırıtarak konuştu.
“Fakat daha uzun süre dayanabileceğini düşündüğümden seni seçtim. Doğruyu söylemek gerekirse hala canlı olduğun mutluyum.”
Bu aptal babamın yaptığı korkunç bir hataydı. Tabii Cassis’e Sylvia’dan bahsederek kendi kuyusunu kazdığını bilmiyordu. Mavi Varis’in ailesine ve özellikle de kardeşine duyduğu sevgi ölçülemeyecek kadar fazlaydı. Fakat tüm bu aptalca davranışların sonunda yanacak kişi olarak tek düşünebildiğim, “Eğer bakışlar öldürebilseydi onlardan çıkacak olan yakıcı ışınların bir kişinin ölümüne sebep olacağı kesin.” İdi.
“Roxana.”
“Evet, baba.”
Cevap verirken irkildim. Fakat düşüncelerimi bilmesinin hiçbir yolu yoktu. Tek taraflı dövüş başladığından beri bir kenarda oyalanıyordum. Cassis’in yakıcı bakışları da bana çevrilmişti. Dinle kahramanın erkek kardeşi, bütün bu olanlar için BENİ suçlamayacaksın, değil mi? Çoktan benim babamın tarafında OLMADIĞIMI anlamış olmalısın. Planımda minik bir sapma oldu sadece.
Fakat bana yönelttiği öldürücü bakışlara bakınca… pekala, sanırım suçlayacaktı. Ne kadar yanlış bir düşünceye kapıldığını görebiliyordum. Onun yerinde olsam süper kötü bir baba kız takımı olmuş gibi görünen bizden tabii ki de şüphelenirdim. Neredeyse büyük bir iç çekmek üzereyken kendimi tuttum.
“Doğum günün birkaç gün önceydi, değil mi Roxana?”
“Evet, baba. Hatırlamanızdan şeref duydum.”
“Bu kırma köpeği sana veriyorum. Sıkılıncaya kadar oyna.”
Hadi ya… Sanki doğum günüm onun umurundaymış gibi. Çocuklarından birinin bile doğum gününü kutladığını hatırlamıyordum. Düşüncelerimi saklayarak gülümsedim.
“Minnettarım baba. Seni hayal kırıklığına uğratmayacağım. Onu eğitmek için elimden geleni yapacağım.”
Ve hayatımdaki ilk köpeğimi de işte bu şekilde almıştım.
…